Kriz yüzünden işten çıkarılan bir akademisyen ile bir gazeteci
yurt dışına
çıkmışlar. Bir süre yiyip-içip eğlenmişler. Doğal olarak
paraları çabucak
tükenmiş. İş aramışlar ve bir çiftlikte hayvan pisliklerini ahırdan kürekle
kazıyıp çöp römorkuna atma işi bulmuşlar.
Bir süre çalışmışlar, başarılı olmuşlar, çiftlik kahyası da onları sevmiş ve
hallerine acıyarak "Size daha kolay bir iş vereceğim" diyerek onları yumurta
paketleme işinde görevlendirmiş. "Bunların irilerini ve iyilerini bu
taraftaki kutulara, küçük ve kötülerini bu taraftaki kutuya
koyacaksınız"
demiş. Fakat bizimkiler çok yavaş çıkmışlar, "Bu iyidir, değildir, küçüktür,
büyüktür" tartışmaları ile işleri aksatmışlar.
Onları gözleyen kahya yanlarına gelmiş, "Siz Türkiye'de ne iş yapıyordunuz?"
diye sormuş.
Bizimkiler "Gazeteci" ve "Akademisyen" diye cevaplamışlar.
Kahya, "Belli belli, sizin Türk aydını olduğunuz belli" demiş. "Çok iyi
bok atıyorsunuz ama iyi ve kötüyü ayırt etmeyi bir türlü
beceremiyorsunuz!.."