Hep bunu yaşıyorum kalemi elime aldığımda. Tıkanıyor içimde kelimeler. Karar veremiyorum en güzel nasıl başlanacağına. Beni kalem ve kağıtla buluşturabilen bir insana nasıl hitap edeceğime, en güzel cümleleri nasıl bulacağıma, yüreğimdeki yerini nasıl ifade edeceğime..
Çünkü biliyorum, kalptekilerin kağıda yansıması hiçbir zaman tatmin etmeyecek beni. Hiç bir zaman “Evet, işte şimdi tam olarak ifade ettim!” diyemeyeceğim. Layık bulmayacağım kurduğum cümleleri.
Aslında belkide dîli dillendirmemek en iyisi. Söylememek en yaman sözleri. Yutmak içimdeki bitmek bilmez fırtınaları. İç isyanlarla yetinmek, vurmamak dışa..
Neden mi? Yitirmek kolaydır. Ama yitirdiğini farkettiğinde onu yaşamak daha zordur söylenebileceklerden. Belkki bir muamma olarak nitelendireceksin. Evet, bir muamma. Ama yaşamaktan her zaman ürktüğüm, çekindiğim bir muamma. Dilerim Rabbim yaşatmaz bunu bana, imtihan etmez beni yüreğimle…
Bugün sana yazmayı hayal ettiğim bir konu olmadı. Öncelikle anlatmak istediğim bir dert, sevda yoktu. Bugün sana hayatıma nasıl daldığını, dalıpta nasıl derinlere indiğini de ifade etmek niyetinde değildim. Fakat bu karalamaların sonu hangi dehlizlere girecek, gizemin gayyalarına yollamaya çalıştığım hangi türküleri dillendirecek keşfedemiyorum. Ve korkuyorum; haddimden fazlasını söylemiş olmaktan. Bu zamana kadar pek başaramamış olsam da , ruhu olmasa da kelimeleri sınırlandırmaktan yana oldum hep.
Tanımlamak gerekirse bendeki seni (ki biliyorum bu çok zor olacak),
hayatı hep sol yanım eksenli yaşadım ben. Gözlerim öyle gördü yaşamı, olayları, insanları… Hatta o perspektiften baktığım için hep, kimilerini görmedim bile. Bazı insanlarsa sanki gözümdeki nur, hayatıma aydınlık katan güneşim oldular. Neye baksam onları gördüm.
Ve sen…
Varlığınla, yüreğindeki sıcaklıkla, gözlerindeki samimiyetle, içtenliğinle, muhabbetinle, sevginle öyle bir girdin ki hayatıma; sanki yüreğim dünyayı kapladı. Yeniden öğreniyormuşum gibi hissettim duygularımı. Daha önce tanımadığım bir muhabbet şarabıyla sarhoş oldum. Cehennemden alınıp cennet ırmaklarına bırakılmış bir günahkar gibi serinledi bedenim. Kabz cenderelerinde sıkışan ruhuma meltem serinliği erişti. Kavurucu sıcaklarda kurumuş toprağıma rahmet damlaları düştü. Ve filizlendi çiçeklerim, meyveye durdu ağaçlarım.
Sen girince hayatıma “Allah için sevenler gelsin” nidasına lebbeyk diyebilenlerden olma umudum oldu mahşerde. Yanımda ya da uzağımda, dualarıyla bulanmış hayatımı berraklaştıran bir arkadaş, kaybolmuş fikirlerime pusula olan bir abla, eksik kalmış yanlarımı tamamlayan bir dost girdi.
Sen girince hayatıma, hayatım değişti. hayatım güzelleşti!
Şimdi hayatımdasın. İncitmeye korktuğum için dokunamadığım bir gelincik gibi. meleklerin elinde yeryüzüne inen bir yağmur damlası gibi. Bazen kendine hayran bırakan bir erguvan, bazense göğsümü genişleten bir orman gibi.
Öyle zor ki ifade etmek. Bu karmaşık duyguları kelimelere dökmek öyle yavan ki. Fakat anlatmamak daha çetin bir mücadele. Daha zorlu bir savaş kendi içimde.
Sanki bunları yazmazsam, sanki bunları sana okumazsam eksik kalacak bir şaftı tavafımın. Sanki aldığım nefes yetmeyecek hücrelerime. Sanki kalbime giren bir damarı tıkamış olacağım. Ümrüm eksik kalacak, mizan da hesap veremeyeceğim.
Ve artık bana düşen, Rabbimin bana lütfettiği bu güzellik için şükretmek. Bu sevgiyi, bu yakınlığı hiç incitmeden, üzmeden, kırmadan büyütmek. Zaman ve mekan sınırlarını kaldırıp O’na varacak, vardıracak bir emanet kabul edip sahiplenmek.
……
Tıpkı başlamak gibi zor bitirmek Ama bu bir bitiş değil, başlıbaşına bir girizgah oldu..
Devamı, şimdilik yüreğimde..
Yüreğimden yüreğine sevgiyle…